Kendine acımasızlık etmeme sanatı: Özşefkat

 İnsan en büyük acımasızlığı kendine yapar.

Şefkat nedir? Birbirinden güzel anlamlarına bakalım. Arapça kökenli olan şefkat, sevecenlik anlamına gelir. Latincede beraber acı çekmek anlamındadır. Öz de malum işte, kendi kendimize yaptığımız şeyler. 

Avrupa, toplumu geçip bireyselliği ön plana aldıkça birey olma mevzusu daha görünür hale geldi. Bu görüşe göre birey, her şeyin önünde/başındadır. Doğa, hayvan hatta diğer insanlar bile birey için vardır. Satış/pazarlama stratejileri ve kapitalizm her gün bize bireyin önemli/özel/biricik olduğunu empoze eder. Bu şekilde biricik olan insan daha bencil ve tüketici hale gelir. Yaşamak zaten zor, bu koşullar ile kendimizi özel hissetmek haliyle hoşumuza gidiyor. Biliyorsunuz gösteriş bizim toplumda oldukça sevilir. Hatta çoğu kişi, başkaları için yaşar. Her yediğini, içtiğini, giydiğini, gezdiğini paylaşması da bundan. Özel hissetme olayı vurgulandıkça, psikoloji içerisinde (özellikle üçüncü dalga terapiler) öz'e dair terimleri hayatımıza dahil etti: özbakım, saygı, şefkat vb. Bu terimler insanın kendini bulmasını, anlamasını ve onu kabullenmesini temel alıyor.

Yaşam, bazıları için gerçekten de daha zor. Bazen başımıza gelen olaylar yüzünden kendimizi suçluyoruz. O kadar içselleştiriyoruz ki gerçekten acı çekiyoruz. An'ı yaşayamıyor ve hayatımıza sağlıklı şekilde devam edemiyoruz: ''Bu neden başıma geldi, her şeyin suçlusu benim, kesin ben öyle yaptığım için oldu.'' Bir de tam tersini yapıp dışsallaştırıyoruz. Sorunu asla kendimizde bulmuyor, ''onun yüzünden, benle ilgisi yok'' diye düşünüyor, olanı kabul etmiyor/reddediyoruz. Elbette bu durum da sağlıklı değil. Hüzün verici olaylar karşısında, kendi muhakemesi içindeyken; kendisiyle başbaşa kaldığında, olanları düşünür. İnsan özellikle travmatik olay sonrası, her ayrıntıyı düşünür ve kafasında tekrar tekrar yaşar. Bu aslında beynin, travma ile başa çıkmaya çalışma şeklidir. Beynin tek bir noktasında takılı kalan travmatik anıyı, beynin diğer sağlıklı anılar gibi diğer bölgelere yaymaya çalışmasından kaynaklıdır. EMDR terapi bu konuda oldukça başarılıdır. Travmatik anıyı işleyerek, anıya daha rahat bakmamızı ve rahatsızlık vermeyecek hale gelmesini çalışır. Paralel evren teorisine girmeden ifade etmeye çalışayım. Her eylem/seçim bir vazgeçiştir ve diğer ihtimalleri elemekle sonuçlanır. ''Öyle değil, böyle davransaydım nasıl olurdu?'' Bunu elbette bilemeyiz. Rick and Morty'nin bölümünde de olduğu gibi, tekrar tekrar başa dönsek de aynı sonuçlarla karşılabiliriz. Farklı şartlar altında ''ne olurdu''yu asla bilemiyoruz. Yaşamın gizemi ve sürprizlerinden biri de bu. Her şeyi bilseydik yaşam nasıl olurdu? Bak, bunu da bilemeyiz. Mutlu/mutsuz eden olayları tekrar tekrar düşünebiliriz. Beynimiz sürekli çalışma halinde. Fakat bu takıntılı bir hale gelirse veya eziyet oluyorsa, profesyonel bir destek almak gerekir. Öz'e dair yukarıda saydığım her şey, bizim mental ve fiziksel sağlığımız için oldukça önemli. Özbakımını yapmayan birinin hayattaki işlevselliği bozulmuştur; yıkanmıyor ve evini temizlemiyordur. Özsaygısı olmayan kendini başkalarına kullandırır ve değersiz görür. Özşefkati olmayan ise kendine azap olur. Kendi kendine acımasızlık yapar. Sorunun kaynağını sürekli kendinde görür. Özşefkati olmayan birini, kendini sevmez. Bu durumda kim onu sevebilir veya kimin onu sevmesine izin verir? Sorunlar zaten yeterince üzüyorken, bir de kendimize yüklenmek (özellikle kortizol veriyesi arttığı için) sadece hastalık getirir. Hem beyin hasarına hem de kanser gibi hastalıklara zemin hazırlar. 

Kendini sevmek ve narsizm farklı şeyler. Arada sevin kendinizi, öpün. Ne olacak ki? Bu, narsist şekilde ''aman ben herkesten üstünüm'' demek değil, sadece kendini sevmek. Hadi izin verin. Hatalarımız, yanlışlarımız, eksiklerimiz var çünkü insanız ve her şey insanlar için! Kötü yanımıza odaklanmak çok kolay. Evet kötü, hatta çok karanlık düşüncelerimiz olabilir. Bunlar bize veya başkalarına zarar veriyor mu?, oraya bakmalı. İyiye odaklanmak daha zordur ve ortaya çıkarmak için çaba gerektirebilir. Yapabiliyorsak kendi kendimize, yapamıyorsak terapiden destek alarak içimizdeki iyiye/olumlu yanlarımıza ulaşmalıyız. Seviğimiz şeyleri yapmak, kendi isteklerimizi önemsemek, başkaları için değil kendimiz için yaşamak, arada şımartmak ve en önemlisi de içimizdeki sese kulak vermek, iyi oluş halini oldukça besleyen ve destekleyen şeyler. Sevmediğimiz işi yapmak/bölümü okumak veya sırf insanlar istiyor diye olduğumuzdan farklı davranmak, kısa/uzun vadede bize sadece zarar verecektir. Gerekirse arada kolunuzu öpün, kilodan korkmadan sevdiğiniz tatlıyı yiyin, köpük banyosu yapın, masaja gidin, sırt çantanızı alıp o hep gitmek istediğiniz yere gidin... Evet bu hayatı biz seçmedik; bazı aileler daha zor ve destekleyici değil, aldatıldık, hayat pahalı, işsisiz, hastalıklar var fakat şu an yaşıyoruz! Neleri atlattık, kaç zorluktan geçtik?! Nefes alıyoruz. Güneş, her gün yeniden doğuyor. Gökyüzüne bakın ve yaşamı hissedin. Unutmayın lütfen yaşam varsa, ümit var demektir. 

Şefkat iyileştirir, özşefkat ise kendinize yapacağınız en güçlü ve sarsılmaz yatırımlardan biridir. 


Canım kendim.