Sanmak, zannetmek, atama, varsayım
İletişime biraz biraz giriş yapmıştık. Şimdi de bu sanma/zannetme olayına bakalım. Sohbet ederken kendimizi anlatır, samimiyete göre dertlerden bahseder, karşıdakini dinler, biraz soru sorar, biraz da bize yöneltilen sorulara cevap veririz. Aktif bir dinleyici olmak adına karşıdaki kişi konuşurken, vereceğimiz cevaplara odaklanmak yerine onu dikkatli bir şekilde dinler, sözlerinin bitmesini bekleriz. Sohbeti domine etmemek için sırayla konuşuruz. Böylece biri diğerinden daha fazla konuşmamış olur. Biri dinlemeyi, diğeri konuşmayı daha çok seviyor olabilir. Özel durumlar haricinde kişiler, birbirlerine yakın oranda konuşarak sohbet ederler. Bazen soru ve cevaplar oldukça basittir. Ucu kapalı, nesnel, yoruma açık olmayan soru ve cevapların insanı yoran bir tarafı yoktur. Birine ''x nerde, ne renk, hangi malzemeden?'' derseniz cevap, ''duvarın yanında, siyah, tahta'' olacağından, soru sorana da cevap alana da her şey net ve kolaydır. Bazen de özellikle ken