Kötü bişey demedim ki

İyilerin ödüllendirildiği, kötülerin cezasını bulduğu; herkesin hak ettiğini yaşadığı tek yer masallardır. Birkaç kötü karaktere rağmen masalın sonunda, herkes sonsuza kadar mutlu yaşar. Gerçek dünya ise masallara göre çok daha karanlıktır. Türlü saçmalık, entrika ve adaletsizlik vardır. Her ne kadar bazıları öyle olduklarını düşünse de kadınlar prenses, erkekler prens değildir. Öptüğümüz kurbağalar insana dönüşmez, üstelik siğil bulaştırırlar! Kısa boylu insanlar vardır fakat onlara cüce demeyiz. Kuaföre gidip yüksek bir ücret karşılığında kaynak yaptırmazsanız saçınız, kuleden aşağı sarkıtacak kadar uzamaz. Hadi kaynağı yaptırdınız, kuleyi de buldunuz diyelim, o saç o prensi taşımaz. 

Çocukları gerçek dünyanın içinde masal anlatarak büyütüyoruz. Gerçekler o kadar korkunç ve can acıtı ki, onlardan olabildiğince uzak kalsınlar istiyoruz belki de. Kendimizce iyi bişey yapmak ve hayal güçerini geliştirmek için yapay ve pembe hikayeler anlatıyoruz. Erkan Can'ın Pamuk Prenses 2'de söylediği gibi, masalların masum olmadığını içten içe biliyoruz. Gerçek dünyadaki insanların masallardaki gibi olmadığı, yalan bir gerçeklik inşa ediyoruz.

Küçükken her şeyi iyi ve kötü diye ayırırız. Aileler bu düşünceyi ''bu cici, onu öp'' ve ''bu kaka, ona na-na yap'' diyerek besler. Çocuk da iyi olanı yanında tutar, kötüden uzak durmaya çalışır. Soyut gelişim tamamlanana kadar çoğu şeyi iyi ve kötü diye ayırırlar. Yetişkinler ise yaşantıların ardındaki duygu ve düşünceleri analiz edebilir. Duyguları yeterince ve birbirinden bağımsız şekilde ayrıştırmayı bilen/öğrenen yetişkin, hayatın sadece iyi ve kötü olarak ayrılmadığını bilir haldedir. 

Yazının içeriği gereği şimdi size iyi ve kötü ayrımını ışık saçan bir bilge gibi anlatmak isterdim fakat maalesef bu mümkün değil. Yine de bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.  İyi-kötü veya iyilik-kötülük sınırları net ve keskin çizgilerle belirlenmemiştir. Akışkandır; rahat bir şekilde iyi olan kötü, kötü olan iyiye dönüşebilir. Evrensel olabildiği gibi, tanımı ve çerçevesi kişiden kişiye göre değişebilir. Dünyadaki fakir insanlara temiz su kaynağı ve yiyecek verirseniz bu evrensel iyi'ye örnek olurken, iş yaşamınızdaki birine yaptığınız iyilik, onun kötülüğü ile sonuçlanabilir. İyi ve kötüyü mantıklı şekilde birbirinden ayırabilmek için, öncelikle sağlıkla çalışan bir beyin şarttır. Daha sonra da, duyguların insanda doğru tanımlanmış olması. Örneğin; kıskançlığı, özgürlük ihlalini veya flört şiddetini sevgi ile karıştırmamak gerekir. Yetişkinlik döneminde iyi ve kötü ifadeleri, yerini sağlıklı-sağlıksız gibi tanımlamalara bırakır. Ruhsal hastalıklarda da durum böyledir. Tanım yapılırken durum her ne ise o, işlevsel mi veya sağlıklı mı diye bakılır. Hiçbirimiz kutsanmış, süper insan değiliz. Her yaptığımız iyi veya mükemmel olamaz. Hata ve yanlışlarımızla varız. Sonuçta bişeyler yaparken düşünürüz: ''böyle yapsam ne olur? Ya böyle yapsam? Sonrasında neler olabilir?'' Durum içinde iyiliğe odaklanmasak bile yarar sağlayan, kötülüğe odaklanmasak bile zarar veren hamleleri biliriz. Empati yeteneği gelişmiş biri, davranışlarının sonucunda insanların nasıl hissedeceğini az-çok tahmin edebilir. En basitinden örneklemek gerekirse, birine bedeni hakkında olumsuz bir şey söylediğinizde kişinin -alınmıyor gibi görünse de- kötü, değersiz, yanlış, eksik hissedeceğini önceden bilirsiniz. Siz kendinizce şaka yaptığınızı zannetseniz de, o cümleler kişiye şaka olarak ulaşmaz ve ruhunda bir yara açar veya halihazırda açık olan yarasını derinleştirir. 

İletişim kurarken cümlelerin nereye varacağı önemlidir. İfadeler keyif vermiyor veya yarar sağlamıyorsa bile, Hipokrat'ın da söylediği gibi önce zarar vermemelidir. Size kötü gelmeyen şey, karşıdaki için zarar verici ve olumsuz olabilir. Dünyanın kendi gerçekliği sadece iyi veya kötü olarak ayrılamaz. Önce kendimize sonra karşıya sormalıyız: ''bu bana neler hissettiriyor? Sana neler hissettirdi?'' Açık iletişim kalp ben. Bazen dikkat etsek de söylediklerimiz, söylemek istediğimiz şekilde karşıya geçmez. Bu durumda beyan esastır. Biri o cümlelerin hoşuna gitmediğini veya zarar verdiğini söylerse, sizin düşünceniz -görece- iyi niyetli bile olsa, revize edilmelidir. Niyet, en az o cümlenin nasıl duyduğu kadar önemlidir. İfadeyle beraber ifadenin sebebini de konuşursanız karşınızdakine kendinizi daha net anlatırsınız. Kişi de neden rahatsız olduğunu ve ne hissettiğini söylerse, alın size mis gibi iletişim.

İyi ve kötü'yü çocukların dünyasında bıraktık. Artık zaman, tüm duyguların ve hislerin konuşulabildiği zamandır. Kendinizi ne kadar açmak isterseniz, gerçekler oradadır.