Ben yanlış anlamadım sen yanlış ifade ettin

Doğduğumuzdan beri kendimizi çok farklı şekillerde ifade ediyoruz. Bu ifadeler içinde (yabancı dil bilmesek bile) vücut dili, en evrensel olanı. Vücut diline ek olarak çıkardığımız çeşitli sesler ve tepkiler, duyguları ve dertleri anlatmaya yardımcı oluyor. Kahkaha her yerde gülmek anlamına geliyor mesela. İrkilme korku, ağlamak hüzün/mutluluk, bağırmak/haykırmak öfke ve acı... 

İletişimi farklı kanallar ile sağlasak da en temelinde, anlaşmak için bazı gereklilikler var. Örneğin, doğru anlatmak ve anlamak için sağlıklı/çalışan bir beyin şarttır. Sağlıklı bir kendilik algısı için sinyaller doğru bölgelere gitmeli ve algılar açık olmalıdır. Aynı zamanda patolojiler, mesajları ve uyaranları yani dünyayı olduğu gibi değil, çarpıtılmış şekilde anlamlandırmaya neden olacağından, iletişimi oldukça güç hale getirecektir. Sağlıklı bir iletişimden, dolayısı ile sağlıklı bir insandan bahsedebilmek için dış dünyadan gelen mesajları doğru okumak, iç dünyada (zihinde) muhakeme edip doğru şekilde ifade edebiliyor olmak oldukça önemlidir. Sağlıklı olmakla beraber, kişinin kendini ifade ediş şekli iletişimin yapısını belirler. Günlük hayatta kullanılan kelime sayısı arttıkça kişi, kendini daha güçlü/doğru şekilde ifade edebilir. Bir şeyi söylemenin onlarca yolu olmasına rağmen kısıtlı bir kelime dağarcığı ile insan, kendini yeterince anlatamayabilir. Birbirine yakın ve muadil birkaç kelime varken bile her kelime/cümle, her durumu doğru ifade etmek için yeterli olmayacaktır. Dilimiz, silahımızdır. Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarırken, gerek yazım dilinde gerekse sözlü iletişimde insana her şeyi yaptıracak güce sahiptir. Tanımadığınız kişilerle iletişim kurduğunuzda (özellikle ilk temasta) kullandığınız her ifade birbirinden önemlidir. Kelimelerin gücü ile aynı anda birçok kişinin sempatisini de nefretini de kazanabilirsiniz. 

Gelelim iletişimi kuvvetlendiren bir diğer etkene: yüzyüze iletişim. Konu ne olursa olsun, birbirimizin yüzünü görmek, anlaşmaya yardımcı oluyor. Konuşmaya jest ve mimikler eklendikçe ifadelerimiz pekişiyor. Ortada ne varsa onu daha iyi anlıyor/anlatıyoruz. Özellikle ayna nöronlar bu konuda çok iyi iş çıkarıyorlar. İletişimde başka bir etken de dokunmak. Elbette herkesi anlamak için elleyemeyiz fakat dokunmanın ve dokunulmanın bizi sakinleştiren ve duygu regülasyonu yapmayı kolaylaştıran bir etkisi var. En çok sinir ucu ellerimizde olduğu içindir belki, kim bilir? 

Beyin sağlıklı çalışıyor, kelime haznesi geniş, yüzyüze iletişim kuruluyor bir de hayal bu ya, karşıdakine dokunma imkanı da var diyelim. Bunca yanlış anlama ve anlaşılma nasıl gerçekleşiyor?

İnsan farklı durumlarda özellikle duyguların da etkisiyle her zaman kendini doğru-düzgün ifade edemiyor. Geçmişten gelen deneyimler, bazen yeni deneyimkere ket vuruyor veya olumlu-olumsuz aktarım ile yeni deneyimi yanlış/eksik/hatalı yorumlamaya sebep oluyor. Bazen de mümkün olduğu ölçüde dikkat etsek de karşımızdaki bişeyleri yanlış anlıyor/yorumlayabiliyor. Özenle kelimeleri seçip kendimizi ifade etsek de hitap edilen kişinin algısı oldukça önemli. Sarfedilen kelime, onu duyan/okuyan için aynı anlama gelmiyor olabilir. Kişi ''o'' kelimeye hassas olabilir. Kelime, kişide farklı şeyler çağrıştırıyor olabilir. Hatta siz iletişim kurmaya çalışırken kişi, duygularının ve durumun etkisi ile sözlerinizi duymuyor/algılamıyor da olabilir. Böylesi bir durumda tepki ile karşılaşmanız kuvvetle muhtemeldir. Tam bu noktada iletişim yeteneği ve anlayış devreye giriyor. Kelimeye tepkisel olan kişinin rahatsızlığını ifade etmesi ve kelimeyi kullananın da aynı ifadeyi farklı kelimeyle değiştirmesi hatta -mümkünse- tepki aldığı kelimeyi neden kullandığını da açıklaması gerekir. Açık iletişim burada devreye girecektir. Herhangi bir şeyi ifade ederken düşüncelerinizi, duygularınızla ve sebepleriyle birlikte açık yüreklilik ile ifade ederseniz, karşınızdaki kelimeye/duruma tepkisel bile olsa dürüstlüğünüzü ve içtenliğinizi anlayacak ve buna uygun bir tepki vermeyi seçecektir. ''X yapmanı yasaklıyorum'' yerine ''x yapman benim için tehlike anlamına geliyor ve beni oldukça korkutuyor. Bunu yapmayı neden istiyorsun?'' derseniz yaklaşımınız despotluktan çıkıp açık iletişim özelliği taşıyan uzlaşmacı bir anlam taşıyacaktır. Ayrıca teyit her zaman hayat kurtarır. Tepki vermeden önce bir nefes alıp ''ben sözlerinden bunu bunu anladım. Doğru anlamış mıyım?'' diye sormak veya ''sanırım kendimi yanlış ifade ettim. Senin böyle böyle anladığını görüyorum fakat ben şöyle şöyle demek istemiştim'' diyerek karşılıklı teyit ve onay ile iletişim güçlendirilebilir. 

Bu süper iletişim teknikleriyle beraber yanlış anlamaya mahal veren ifadelere de bakmak gerekir. Örneğin birisi tanışmanın başında ''tek başıma yaşıyorum. sen kimle yaşıyorsun?'' dediğinde bu, birini tanımak için sorulan bir sorudan ziyade birliktelik için sıcak/uygun ortam yaşamak sorulan bir soru anlamına geliyor. Veya birinin kilosu ile dalga geçmek için ''senin de maşallahın var. o göbek ne?'' derseniz bu şakadan çıkıp, bedeni aşağılan bir söylem halini alıyor. Bazı insanlar -özellikle yersiz şaka yapan veya karşıdakinin sınırlarını şaka ile ölçenler- balık yemler gibi insan yemlemeyi seviyorlar. Ters tepki aldıklarında da ''çok ciddisin, şakadan anlamıyorsun'' diyorlar. Böyle söylemler karşısında sınırlarınızı koruyup, iletişim tarzının hoşunuza gitmediğini sebepleriyle beraber ifade etmeniz, hem sizin yararınıza olacak hem de sıkıntılı söylemleri olan insanın biraz da olsa yaptığını düşünmesine sebep olacaktır.  

İletişim öyle bir şey ki, insan gibi dinamik. Hatta an bile, kendi içinde bir dinamiğe sahip. Ortada bir kelime/cümle var diyelim. O kelimeyi x kişi kullandığında tepki vermiyor, y kişisi kullanınca tepki veriyorsunuz. Ayrıca verdiğiniz tepki o gün/an nasıl hissettiğinizle de ilgili/değişiyor. Gergin/memnuniyetsiz olduğunuz zamanlarda daha önce aşina olduğunuz fakat tepki vermediğiniz bir kelimeye karşı daha alıngan olabiliyorsunuz. Kelimenin ağırlığından ziyade, algılayanın hassaslığı önem taşıyor. Her insanın zihni ve yaşadıkları farklı farklı. O yüzden kiminle iletişim kurduğunuz iletişimin kendisini kökten değiştiriyor. İnsanları anlamaya çalışıp, zihinleri ve algıları doğrultusunda ifadeleri revize etmek sağlıklı iletişim için anahtar niteliğinde. Anlayışlar doğrultusunda seviye ayarlamalı ve kişiye özgü bir dil oluşturmalısınız. Tabii bu üstüne çalışılması gereken bir yetenek. Bol gözlem ve deneyim ile geliştirilebilir. Kimileri bu konuda doğuştan yeteneklidir (onlara uzlaşmacı da diyoruz) kimileri ise deneye yanıla bu metodu öğrenebilir. ''Yok arkadaş ben böyleyim. Her defasında iletişim yöntemimi değiştiremem'' derseniz de, dar bir çevrede sadece kendiniz gibi düşünen insanlarla iletişim kurabilirsiniz. 

Ünlü düşünür Kenan Doğulu'nun da dediği gibi ''ne dediğin değil, nasıl dediğin olay.''