Ben senin bildiğin kadınlardan değilim

Son yıllarda bazı kelimeleri daha çok duyar olduk: kadın, kadın hakları, kadın cinayetleri, feminizm... 

Mümkün olan her yerde sesleri çıkana kadar bağıran ve bir şeyler anlatan bu kadınlar ne diyor, neyin savaşını veriyorlar ve ben, neden bildiğiniz kadınlardan değilim? 

TDK'da kadın, erişkin dişiye verilen ad olduğundan önce sıkça tartışılan ve hala kafalarda soru işareti olan kadın-kız ayrımına bakalım. Eski dilde kızlık zarı ''bozuk'' olmayan -ki bu bozukluk olayı da başlı başına tartışılması gereken hastalıklı bir kelime- veya henüz ''halası gelmeyen'' (regl görmemiş) dişiye kız, kızlık zarı ''bozuk'', regl görmüş veya evli olan dişiye ''kadın'' deniyordu. Cehalet işte. Allahtan gün geçtikçe beynini daha fazla kullanan insanlar, toplumsal cinsiyet ve feminizm konularında daha fazla düşünür ve konuşur oldu da kız-kadın arasındaki farkın ve tanımlamaların bu şekilde olmadığını insanlara anlatır oldular. İkinci popüler tartışma konusu bayan-kadın ayrımı. Kurban olam önce şunda bir anlaşalım: bayan diye bişey yok. Evet bildiğin yok. Olsa da baymak fiilinden gelen bir fiil olur anca. Örneğin konuşurken beni baydın diyelim, bayan kişi ben değil sen oluyorsun. Yaygın kullanımda iki cinsiyet var: kadın ve erkek (interseksler de vardır ama o sonranın konusu). İngilizce'den Türkçe'ye yanlış çeviri, zamanın politikaları ve medya etkisi ile dilimize ''bayan'' diye bir lanet bir kelime girmiş. Bazı insanlar da bu lanetin etkisi ile bayan hitabını daha nazik buluyor ve karşısındakine seks yapmış dişi muamelesi yapmak istemediğinden kadın kelimesini kullanmıyor. Bu onların -kendince- kibar olma şekli. Bir art niyetleri yok ama ''kadının da adı yok.'' Tabii -özellikle- şoförler toplu taşımalarda ''pardon kadın'' diye seslenemedikleri ve hanımefendi veya gizli özne (siz) demedikleri için bu hitap biraz sorun yaratabiliyor. Yine de artık doğru ifadenin ''kadın'' olduğunu biliyorsunuz. Bundan sonra örnek verdiğiniz anlarda ''kadınlar şöyle, böyle abi'' diyebileceksiniz fakat kötü bir haberim var: bu sefer de cinsiyetçilik radarına girdiniz! Son zamanlarda mutlaka bir şekilde, bir yerlerde ''cinsiyetçi'' ifadesine denk gelmişsinizdir. Nedir bu cinsiyetçilik? En basit anlatım ile insana dair herhangi bir özelliği, bütün insanlar veya tüm cinsiyetler üzerinden değil de tek bir cinsiyete mal ederseniz bu, cinsiyetçilik oluyor. Buna ''kadınlar duygusaldır'' veya ''erkekler ağlamaz'' gibi saçma sapan ve genelleyici örnekler verebilirim. Hazır yazının genelinde yanlış söylemlerle beraber doğrularını da yazıyorken, bu cinsiyetçi cümleleri de düzeltelim. ''Bazı insanlar duygusaldır'' veya ''bazıları ağlamaz'' derseniz, bir davranışı, belirli bir cinsiyete yüklemediğiniz için cinsiyetçi bir söylemde de bulunmamış olursunuz. Duygusal olmak, ağlamak, sert veya güçlü bir yapıda olmak vs. hiçbir cinsiyetin davranış özelliği değildir. Davranışlar kişinin özelindedir. 

Temel ifadelerden bahsettik. Şimdi, bilmeyenler için söylüyorum: ben feminist değilim. Kadınların hak eşitliğini erkeklerin hakları üstünden tanımlamıyor veya eşitlik aramıyorum çünkü olaya kadın-erkek hakkı olarak, ayırımcı bir yerden bakmıyorum. Benim için insan, insandır. Sadece insan. Dümdüz insan. Ve tüm insanların hakları, sadece insan olmalarından mütevellit eşit olmalıdır, Ayrıca kendimi kadın olarak da ifade etmek istemiyorum. Evet doğuştan atanmış cinsiyetim kadın (cis-kadın) fakat özne olarak kadın denmesini değil, insan (o) denmesini tercih ediyorum. Bu aşamada biraz da olsa toplumsal cinsiyet üzerinden ''özne'' ifadelerinden bahsedeceğim. Konuya duyarlı insanlar birilerine hitap edecekleri zaman karşısındaki kişinin/kişilerin hangi özneyi tercih ettiğini soruyorlar. Kişiler de benim gibi ''queer'' bir yerden ''o/insan'' denmesini istiyor veya erkek/kadın gibi özneleri kullanıyorlar. (she/her, he/his, they/them) Mümkün olan yerlerde kadın değil, o/insan olarak ifade edilmek istiyorum. Mesele kadın olmayı sevmek veya sevmemekle ilgili değil. Sadece insan oluşum önemli benim için ve ben kendimi nasıl tanımlıyorsam buna dikkat edilmesini bekliyorum. Hem belki ben akışkan cinsiyete sahibim, belki transım. Durun şimdi kafalar yanmasın. Daha temel ifadelerle devam edelim. 

Toplum herkesten olduğu gibi kadınlardan hep bişeyler bekliyor. Hanım hanımcık ol (bu ne demekse artık), bacak bacak üstüne atma, sesli gülme, küfür etme, yolda kıvırma, dekolte giyme, sana ne denirse yap ve boyun ey, uysal ol, şiddetin her türlüsüne ses çıkarma, kaderine razı gel, okuma, uygun olmayan işte çalışma, erkenden evlen, olabildiğince çocuk yap, evini temizle, çocuklara bak... Peki neden? Neden bu istek ve davranışlar sadece kadına yükleniyor? Neden sırf kadın olduğum için bunca zorluğu çekmek zorundayım? ''Kadın dediğin...''le başlayan bu beklentileri neden karşılamamı istiyorlar benden? Bunlara uymadığımız zaman daha az mı kadınız? Veya kalabalığın içerisinden nurlar içinde bir cinsiyet papazı gelip bizi kadınlıktan mı aforoz ediyor?: '' Sen artık kadın değilsin, erkek diyeceğiz bundan sonra sana evladım.'' 

Bıyığı-sakalı, kilosu, çatlağı olan kadınlar var. Çünkü onlar kadın olmakla beraber insan da. Toplum bu ''kusurlarla'' kabul edemediği insan, dalga geçilip aşağılanıyor. Sonunda da öz-benlik saygısını yitiriyor. Kendini eksik, yetersiz ve yanlış hissediyor. Buna da body shaming (beden aşağılama) deniyor dostlar. İnsanlardan toplum normlarına uymasını istiyorlar. Hem de hiç bir zaman dönüp de kendilerine bakmadan! Ağzı kokuyor, canlılara zarar veriyor, cehaleti övüyorlar fakat namusa takmışlar kafayı. İnsanı insan yapan özellikler toplum normları mı? Sağlıklı, şefkatli veya hoşgörülü olması, beynini kullanarak mantıklı kararlar verebilmesi değil mi? ''Kadın dediğin x olmalı'' diyorlar... 

Sizler, toplumu oluşturan ve beyni sağlıklı çalışan her insan olarak kadına, kadın olduğu için değil, insan olduğu için değer vermelisiniz. Erkek ne yapabiliyorsa kadının da -eğer isterse- aynı şeyleri başarı ile yapabileceğini bilerek, eşit şartlar ile imkan tanımalısınız. Bu isyanımı anlamanızı ve üzerine düşünmenizi istiyorum. Kadınlar her gün, türlü cani yöntemlerle öldürülüyor. Her gün korku ile yaşıyor, korku ile sokakta yürüyorlar. Kadın, kimsenin namusu değildir. Bedeni, kendi bedenidir. ''Hayır'' demek naz yapmak değil, hayır demektir! 

Tüm bu anlattıklarımı bilmeyen veya reddeden kim varsa, benim gibi hak savunucuları sabrının ve nefesinin yettiği ölçüde onlara tekrar tekrar anlatacaklar. Savunacaklar. Bağıracaklar. Siz de bilin bunları. Konuşun, çekinmeyin. Çekinmeyin ki kadınlar özgürleşsin. Özgürleşsinler ki insan olduklarını hissedebilsinler. 

Siz de köstek olmayın, zarar vermeyin, artık öldürmeyin...