Her şey güzel giderken, ne oldu şimdi?

Durduk yere sorun çıkaran tipler, tiplerimiz... 

Düşünce her zaman eylemden önce gelir. Eylem durduk yere oluşmaz, sadece düşünce sonrasında gün yüzüne çıkar. Bu sebepten aldatma önce kafada başlar ya, neyse. İlişkilerde sorun yaşamak kadar olağan başka hiçbir şey yok. Sorundur bu; çıkar, çözülür, aşılmaya çalışılır. Sorun aşılırsa, ilişki devam eder. Aşıl(a)maz ise yalanlarla, aldatmayla, sorunların halı altına süpürülmesiyle devam eder veya daha mantıklı bir şekilde, sonlandırılır. Yazılarımda düzenli şekilde bahsettiğim açık iletişim duygu, düşünce ve isteklerin açık yüreklilikle ve deneyimlerin hemen akabinde dile getirilmesiyle ilgili. Siz partnerinize, partneriniz size açık olur ve ilişki tatlı tatlı devam eder. Ardında hinlikler, kalp kırıklıkları, soru işaretleri olmadan devam eder hem de. Taraflardan biri bile kafasında soru işareti varken ilişkiye devam ederse, zamanla o soru işareti/leri büyür ve ilişkiye zarar verir. Durumun en güzel örneği ''meyhane/temcit pilavı.'' Bu pilav tek seferde çokça yapılır ve ısıtılıp ısıtılıp müşterilerin önüne servis edilir. İlişkinin içindeki kapanmayan konular da aynı bu pilava benzer. Diyelim ki partnerinizle takıldığınız, hoşunuza gitmeyen veya merakta kaldığınız bir durum yaşadınız. Deneyim sonrası bu soru işaretlerini karşı tarafa sormadığınızda, bunlar aklınızın bir köşesinde takılı kalacaktır. Hatta yaşanılan başka olaylarla birlikte, eski olaydaki takılı kalınan nokta arasında benzerlikler bulup, düşüncelerinizi doğrular nitelikte kendinizi haklı çıkarmaya geçersiniz: ''Bak bunu bunu yapmıştı, şimdi de böyle yaptı. Kesin böyle düşünüyor, bunun için yapıyor.'' Senaryoları kafanızda yazar, kurar, oynarsınız. Soru işareti olan noktaya cevaben belirli bir tavır takınır, ona uygun davranış sergilersiniz. Bu kapalı iletişimin çok güzel bir örneğidir. Karşıya sormadan, teyit almadan olanı kendi kendinize anlamlandırıp, cevapları yine kendi kendinize bulduğunuz için, aslında olay ne, karşıdaki kişi bunu neden yaptı/yapmadı bilemezsiniz. Sadece varsayım vardır ve siz kendi varsayımınıza tutunursunuz. 

İnsanlar neden durduk yere sorun çıkarır? Öncelikle bir insanın sağlıklı bir ruh hali içerisinde tahmin edilebilir ve tutarlı davranışlar sergilemesi beklenir. Nerde, ne yapacağı belli olmayan tipler, insana güven vermez. Ani duygudurum değişimi/bozukluğu yaşayanlar, durduk yere sorun çıkarabilir. Tetiklendikleri bir olay sonrası siz ne olduğunu bile anlamadan tepkisel bir duruma geçebilirler. Sorun, sizin ne yaptığınızdan ziyade, o kişinin iç dünyasındaki duygudurum salınımı ile ilgilidir. 

Kapalı iletişim sonucu durduk yere sorun çıkaran insanlar... Onlar da x tarihinde yaşanan bir olayı kendi içinde ve/veya sizinle çözüme kavuştur(a)madığı için bir anda veya tetikleyici/benzer bir olay karşısında yüzeye çıkarır. Her şey güzel giderken ve sizin için ortada hiçbir sorun yokken trip atar, sessiz kalıp anlaşılmak ister veya siz uzun uzun ''ne oldu, ne oldu?'' diye sorup kendinizi parçaladığınız zaman ''sen x tarihinde şunu şunu yapmıştın, yine yapıyorsun'' şeklinde cevap verirler. Sizin kafanızda hiçbir soru işareti yoktur fakat partnerinizin içinde hala çözülememiş bir olay vardır. Bu konuda sevdiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. 

İki keşiş kendilerini bulmak için uzun bir yola çıkar. Yolun bir yerinde, dere kenarında karşıdan karşıya geçmek için yardım isteyen bir kadına rastlarlar. Keşişlerden bir tanesi, kadını sırtına alarak karşıya geçmesine yardımcı olur. Keşişler günlerce yürüyerek yollarına devam eder. Günlerden bir gün biri, diğerine ''ya üstad, biz bu yola çıkarken yemin ettik fakat sen o kadını sırtına alıp karşıya geçirdin'' der. Diğer keşiş de ''ben o kadını dereden karşıya geçirdim, vedalaştım fakat görüyorum ki sen hala sırtında taşıyorsun'' diye cevap verir. 

Birisi için hiçbir sorun teşkil etmeyen ve zihnini kurcalamayan bir deneyim, diğerinin her gün aklına gelen bir soru işareti olarak kalabiliyor. İlişkiler de aynen böyle. Sorun yaşayınca karşılıklı oturup konuşmaya karar verdiniz diyelim. Etraflıca duygu ve düşüncelerinizden bahsedip, hem kendi hem de partnerinizin içi rahatlayıncaya kadar konuşmaya devam eder, konuyu kapatırsınız. Tekrar ediyorum konuyu kapatırsınız. Buna rağmen taraflardan biri için konu kapanmamışsa, olur olmadık zamanlarda tekrar gündeme gelir. Ortada bir sorun yokken kendinizi bir anda x tarihinde yaşanmış, üstüne konuşulmuş, kapandığını sandığınız bir sorunu tekrar tartışırken bulursunuz. Ee hani kapatmıştık bu konuyu, nerden çıktı bu şimdi?
 
Durduk yere sorun çıkarma konusunda üçüncü ve favori sebebim ise, genelde terapi sırasında fark edilen: kişilerin kendini sevgiye/sevilmeye layık görmemesidir. ''Ne alaka balım?'' diyebilirsiniz. Şöyle ki, kendini biri tarafından sevilmeye, ilişkiye, değer görmeye vs. uygun/layık görmeyen insanlar, durduk yere ve -genelde- istemsiz şekilde sorun çıkarırlar. İçlerindeki değersizlik hissi o kadar büyüktür ki, ilişki iyiye doğru gittikçe, sevildiğini hissettiği zamanlarda kendinin sevilmek için uygun insan olmadığını, bunu hak etmediğini düşünür/hisseder. Bu hisle nasıl başa çıkacağını bilmediğinden tartışma, kötü davranma/davranılma ve en nihayetinde terk edilme paternine geçerler. Çünkü onlar sevgiyi hak etmez. Kim, onları neden sevsindir ki? Bu düşüncelere tutunur, onlara sıkıca sarılırlar. 

Ne olursa olsun, iyi giden bir şeyleri aniden, durduk yere bozmak pek de akıl karı bir şey değil. Gerek kaygılar, gerek kırgınlıklar, gerekse çok içerilerden gelen değersizlik hissi, bırakın anda kalmayı, an'ı olduğu gibi görememeye, an'ı yaşayamamaya kadar götürür. ''İçimizde anlam veremediğimiz bir huzursuzluk'' aslında hep bir şeylere işaret eder. Sorunları konuşarak çözebilmek, insan olabilmenin en güzel hazinelerinden. Ha diyelim ki aklı kurcalayan ne varsa, tekrar tekrar konuşulmasına rağmen, taraflardan biri belirli bir duygu/düşüncede takılı kalıyor, konu bir türlü çözüme kavuşmuyor; o zaman terapiden destek almak gerekir. Muhtemelen bu his, kişinin geçmişinden getirdiği bir histir ve terapide bu duygunun geldiği yeri çalışmak gerekir.