Seviyoruz ki kıskanıyoruz

Aramızdaki kıskançlar parmak kaldırsın! 

İnsan bir şeyi neden kıskanır? Onda o ''şey'' yok diye mi? Peki kıskandığı şey bir insansa ve halihazırda o kişiyle beraberse? Sevdiği için mi kıskanır? Ömrünü tüketmek istediği için mi? Gelin, beraber bakalım. 

Kıskançlık kelimesine TDK ne demiş diye baktığımda, karşıma şaşırtıcı şekilde ''takınılan olumsuz tutum, hasetlik'' tanımı çıktı. Demek ki bunun olumsuz olduğu konusunda hemfikiriz, güzel. 

Ego, arzu bazen de maddi durum sebebiyle bir şeyleri kıskanırız. Kıskanılan her ne ise ''güzeldir''. Birinin ona çirkin gelen bir şeye bakıp da ''ne kadar kahreden bir dertmiş ya, bu çok iğrenç bir şey keşke benim olsa'' dediğini duyamazsınız. İnsan, güzel olanı kıskanır. Güzellik burada arzu edilen nesnedir. Nesneye sahip değilken, onu görüp bizim olsun isteriz. Sahipken daha iyisini görmüş de olabiliriz. İnsan bu, açgözlü işte. Her şeyi kıskanabilir insan: kıyafet, ev, iş mevkisi, davranış özelliği... Öyle tatlı tatlı ''aman kimseyi kıskanmayın, haset etmeyin'' demeyeceğim. Can çekiyor. Onlarda olan bizde de olsun istiyoruz. 

Benim merak ettiğim kısım daha çok kişiler arasında yaşanan romantik kıskançlıkla ilgili. Sevgili olan kişileri düşünelim. Birlikteler ve birbirlerini seviyorlar bla bla. Taraflardan biri veya ikisi de kıskanç. Hatta arada kıskançlığın boyutu kriz seviyesine ulaşıyor ve taraflara zarar veriyor. İnsanlar oldukça yaygın hastalıklı bir düşünceyle ''seven kıskanır'' diyor. Aynı düşünce ile ''kıskanmıyorsa sevmiyordur'' sonucuna varıyor. Peki, sevmenin, kıskançlıkla ilişkisi ne? 

İnsanların bir çoğu kıskanmayı, birini kısıtlamakla, zorbalıkla, hayatı mahvetmekle karıştırıyor. ''Onu giyme, buraya gitme, şu saatte dışarı çıkma, o kim, nereden tanıştın, onla konuşma, şifrelerini ver, ortak sosyal medya hesabı kullanalım, oraya beraber gidelim, bensiz gidemezsin, yapamazsın çünkü ben öyle istiyorum, izin vermiyorum'' vs. vs. uzar gider bu liste. Bunlar oldukça toksik ifade örnekleridir. Zorbalıkla birinin hayatına müdehale cümleleridir. Kaç yaşına gelmiş, yetişkin insanlarız. Ne yapacağımıza, kimle görüşeceğimize kendimiz karar veririz. Kimsenin bize söylemesine ihtiyacımız olmadığı gibi, bunların yapıcı bir tarafı da yoktur. Hayatımızla ilgili kararları, bir başkasının almasına imkan/izin verir. 

Kıskançlığın temelinde korku, güven, özgüven problemi yatar: ''ya beni bırakırsa, ya başkasını severse, ya daha iyisini bulup beni terk ederse, yeterince iyi değilim...'' Bu tarz özgüven sorunları, başka birinin özgürlüğünü kısıtlayarak çözülmez. İnsanlar partnerinin herhangi bir davranışı hoşlarına gitmediği zaman, bunu konuşarak çözmek yerine, olabildiğince toksik şekilde korku saçarak sözel ve fiziksel şekilde zarar vererek kaos yaratmayı, kaosta yaşamayı tercih ediyor. Hatta durum o kadar korkunç ki, ilişkinin içinde uzun süren sistematik fiziksel şiddet ve ölümler yaşanıyor. 

Fark etmenizi istediğim nokta, bu toksik ve yaşamı tehdit eden durumlar, çoğu zaman bir anda ortaya çıkmıyor. Önce soğuk suya konan ve yavaş yavaş kabındaki ısısı arttırılan kurbağaya yapıldığı gibi; uyguladıkları şiddet seviyesi yavaş yavaş yükseliyor. Çünkü biliyorlar, gerçek yüzlerini bir anda gösterseler, akla sahip birisi arkasına bakmadan kaçar, kurtulur. O yüzden ilişkilerin -özellikle- en başında deneyimlenen mesajları doğru okumak gerekir. Partnerinizin fiziksel/ruhsal sağlık durumu ne, kendini ne kadar iyi tanıyor, kendine ve size ne kadar güvenli alan tanıyor, hayatınıza ne denli ve hangi amaçlarla müdehalede bulunuyor, hayatınızı ne kadar kısıtlıyor, beraber sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişiyor musunuz yoksa kendinizi tükenmiş, yetersiz, özgüvensiz ve tedirgin mi hissediyorsunuz? Bu soruların cevapları sağlıklı veya sağlıksız bir ilişkiyi tanımlamak için size rehberlik edecektir. Sadece kıskançlıkla ilgili değil, sınır ihlalleri konusunda da fikir sağlar. 

Kendinizden ödün verir, benliğinizden uzaklaşırsanız bir sonraki adımla, hayatınızı kısıtlayan uygun zemini hazırlarsınız. Hele ki partneriniz manipülatif biriyse (koşarak kaçın) siz ne olup bittiğini anlamadan kaynar suda pişen kurbağa, siz olursunuz. 

Sınır ihlali yapmadan ve yapılmasına izin vermeden sağlıklı bir şekilde ilişki yaşamak zordur. Olgunluk, akıl ve deneyim gerektirir. Bazı insanlar kıskanılmaktan hoşlansa da, bunun hangi dozu sağlık sınırları içerinde kalır, bilinmez. Kıskanmaktan, kıskanılmaktan ne anladığınıza göre değişir. Aslında bu hisse neden ihtiyacınız var, bu sizin için ne anlama geliyor ona bakmak gerekir. Şüphesiz ki zarar verici şekilde kıskanan kişinin özsaygı ve özgüveninde problem olduğu gibi, partnerine de güven problemi vardır. Ne size ne de kendine güveni olmayan biriyle ilişki sürdürmek ister misiniz bilmiyorum ama bu senaryo ile devam ederseniz kendi kararlarınızı kendiniz alamaz, hayatınızın kontrolünü bir başkasına vermiş olursunuz. 

Aldatmak isteyen zaten bir yolunu bulur. O yüzden ya güvene ve karşılıklı saygıya dayalı, açık iletişimin kurulduğu sağlıklı bir ilişki yaşarsınız ya da yüksek kaygılı, huzursuz, tedirgin eden, kısıtlayıcı bir oluşum içinde, hayatı hem kendinize hem de partnerinize zehir ettiğiniz boktan bir ilişki yaşamaya çalışırsınız. Seçim, her zaman sizin.



Bergen'e sevgi, saygı ve özlemle...