Ucuz bir orospusun

Birinin kalbini kırmak istediğiniz zaman ne yapıyorsunuz? Ne yapıyorsanız, o'sunuz. 

Kusurlarını, eksikliklerini, etnik kökenini, mesleğini yüzüne vurur, onun için yaptıklarınızı sayar veya ağız dolusu cinsiyetçi küfürler sıralarsınız. 

Tanıdıklarınızı kırmak, tanımadıklarınıza göre daha kolay ve etkilidir. Tanışık insanlar birbirlerinin eksiklerini ve hatalarını bildikleri için daha doğru şeyler söyleyebilir ve sert gerçekleri yüzlerine vurabilirler. Tanımadıkların söylemleri ise hassas bir an'a veya konuya denk gelmedikçe, bir kulaktan girip diğerinden çıkabilir. Aslına bakarsanız belaltı vurmak ve kalp kırmak oldukça basittir. Kötü sözler, iyilerine göre daha rahat sarf edilir. Toplum öğretileri gereği övgü, saygı, sevgi ve müteşekkirlik içeren ifadeler daha az kullanılır. 

Kötülük için çaba harcamanıza gerek yoktur; o hep yüzeye iyilikten daha yakındır. İnsanın doğuştan iyiye eğilimli olarak doğduğunu gösteren akademik çalışmalar var. Düşünceme göre iyiye meğilli doğan insan, kötülüğü de zamanla öğreniyor. Sonraları seçim doğrultusunda, hayatına iyi veya kötüye yatkın şekilde devam ediyor. Birine tamamen iyi veya kötü demek pek mümkün değil fakat kimse bilmese veya onu tanımlamasa bile kişi, kendi içinde hangi tarafa yakın olduğunu bilir. Kötülük kolay olduğu gibi, kötü söz sarf etmesi de bir o kadar kolaydır. Küfür, hakaret ve her türlü incitici söylemden bahsediyorum. Aynı şekilde kötücül sözlerin altını doldurmak ve onları rasyonelleştirmek de kolaydır: ''kalbimi kırdı, beni incitti, sinirlendirdi, hak etti'' dersiniz. Bir şekilde kötü söz, mantığa bürünür. İyi ve destekleyici ifadeler ise rasyonelleştirmeye pek uygun değildir. Zaten rasyonelliğe gerek de duymaz. ''İyi biriyim o yüzden herkese güzel sözler söylüyorum'' diyeni pek duyamazsınız. Nazik davranışın karşısında anca ''bana iyilik yaptı, bana karşı nazik o yüzden karşılığını vermek istedim.'' gibi söylemler veya kişiler arası bağ vardır. Arkadaşın/dostun kalbini kırmayı (kasıt yoksa) istemezsiniz. Yaşanmışlıklar ve ilişki burada koruyucu durumdadır. 

İyilikte karşılık verildiğinde, kötülükten farklı şekilde, ortada somut bir davranış olması muhtemeldir. Kötülük yanlış anlaşılmaya meyillidir, iyilikte yanlış anlama yoktur. 

Gelelim insanda kalite aramaya. Öncelikle sormak isterim: insan bir nesne veya eşya mıdır? Değeri ölçülebiliyor mu ki, ucuzluk üzerinden konuşabiliyoruz? Bu sefer yazının sonunda değil başlarında düşüncemi söylemek istiyorum. İnsana paha biçen insanların belirli patolojileri vardır. Kendini öyle değerli, paha biçilemez, kaliteli buluyor ki diğerlerini ucuz diye adlandırıyordur.

Karşıdan gördüğümüz herhangi bir davranış pekala hoşumuza gitmeyebilir. Beklenti ve düşünceler doğrultusunda hayal kırıklığına uğrayabiliriz. Gördüklerimiz, kişiliğimize ve değerlerimize uygun olmayabilir. Herkes, herkese uyacak/uymalı diye de bir şey yok zaten. İnsanlarla zaman geçirdikçe söylemleri ve davranışları doğrultusunda onlara dair fikirler ediniriz. Bazen tahmin edilebilir tepkiler görür bazen de anlamlandıramadığımız davranışlara şahit oluruz. İnsan, dönüşen bir canlıdır. Zamanla değişir ve tanıdığımız kişiden beklemeyeceğimiz hareketlerde bulunabilirler. Bu durumda saygı çerçevesinde hoşa gitmeyen ne varsa konuşmak, hala yapılanı anlamlı bulmuyorsanız ilişkiyi gözden geçirmek gerekir. Tabii bunu söylemek kolay. Beklenmedik bir davranış/söylem karşısında olumsuz duygular hissederken her zaman mantıklı davranmak pek de mümkün olmaz. Bazen insanlar derin bir nefes alıp olanı biteni anlamak yerine direkt saldırıya geçer. Söylem/davranış kendiyle ilgili olmasa bile düşünmeden, anlamadan, dinlemeden hemen tepki verir. Olay karşısında değerlere karşıt söylemde bulunan kişinin kendisini daha doğru ve incitici olmayan söylemlerle yeniden ifade etmesi gerekir. Yanlış anlaşılmak, her an her durumda gerçekleşebilir. Açık iletişim ile tarafların neyi, nasıl anladığını teyit etmesi, iletişimi tekrar sağlıklı bir düzleme çekecektir. 

Karşınızdaki değerlerinize uygun olmayan bir söylemde bulunursa genelde tepkiniz ne olur? Eser-gürler kavga mı edersiniz yoksa onu anlamaya mı çalışırsınız? Sanırım bu ''an dinamiği'' diye isimlendirdiğim değişkene bağlıdır. Anlamaya uygun bir haldeyseniz veya karşıdaki kişi bir yabancı değilse, muhtemelen söylemlerinize daha çok dikkat edersiniz, kalp kırmamaya çaba gösterirsiniz. Pek veya hiç tanımadığınıza ise küfürler saydırmak daha kolaydır. Kırılır mı diye düşünmezsiniz. Ne düşünür diye önemsemizsiniz. Söylemiştim, kişileri tanımamak kötü söz ve davranışı kolaylaştıran bir etmendir. Yani annesini tanıdığınız birine daha zor analı-bacılı cinsiyetçi küfürler edersiniz, değil mi? 

Herhangi olumsuz durumda veya kalbiniz kırıldığında neden hissettiğiniz duyguları açıklamak yerine karşınızdaki kişiyi değersizleştiren ifadeler kullanmaya ihtiyaç duyuyorsunuz? Onun hakkında düşündüklerinizi ve hayal kırıklığınızı söylemek yerine neden ''ucuzsun, kenar mahalle gülüsün, orospusun, erkek değilsin senden beklenir'' gibi şeyler söylüyorsunuz? Karşınızdaki de sizin gibi bir insan. Nasıl ki sizi belirli bir ölçüm cihazına koyup ''hmm bu baya pahalı/kaliteli bir insan'' demiyorlarsa, onun da ucuzluğunu/kalitesizliğini gösteren bir ölçek yok. Kaldı ki siz dediğiniz, onu öyle gördüğünüz için kişi, değerinden bir şey kaybetmiyor. Size yanlış gelen davranış başkasına doğru gelebilir veya onu rahatsız etmeyebilir. Mevzu olan her ne ise, konuşup çözüme ulaştıramıyorsanız muhtemelen kişi/davranış sizi ilgilendirmez de zaten. Gözlemlediğim kadarıyla insanlara hakaret edenler genelde zengin veya narsist kişiler oluyor. Çok paranızın olması sizi nasıl ki pahalı kılmıyorsa, size uygun davranış göstrmeyen kişileri de ucuz kılmıyor. 

Bir de orospuluk meselesi var. Bizim kültürde cinsiyetçi söylemler oldukça fazla. Küfür edip aşağılamak için namusu kullanmaya bayılıyorlar. Küfrü yemek için illa kadın olmaya da gerek yok. Orospu olmayı sadece kadınla eşleştirecek kadar cinsiyetçi ve orospufobiklerse erkeğe de ''ibnesin, vurduruyorsun, adam değilsin'' derler. En olmadı, anasına-bacısına küfür ederler. Derler de derler yani... Kalbi kırılan insan, kalp kırmak için en güçlü silahlarını kuşanır. Küfürü eden erkek, kadına ''orospunun önde gidenisin, büyük kaltaksın, amın falafoş (çok kullanımdan deforme) olmuştur'' dedi diyelim. Kadın, seks işçisi olsun-olmasın, erkek söyleyebileceği -kendince- en kötü şeyi söyleyip; karşısındakini -kendince- değersizleştirmek, kötü hissettirmek, namussuz, kalitesiz olduğunu hissettirmek için bu hakaretleri sıralıyor. Peki hikaye bu ya, kadın da buna karşılık ''evet orospuyum, orospuyum ulan, aynı anda 10 erkekle yatıyorum'' derse ne olur? Küfrü eden sadece ''iyi, demek ki kendini biliyorsun'' vs. söylemlerinden öteye geçemez. Elinde başka hakareti yok ki, ne yapsın beyinsiz? 

- Orospusun. 
+ Aynen, orospuyum. Eee başka?
- Eee.. Başka bişey yok. Bye.

Hakaretler ve küfürler karşıdakini harekete geçirmek, sinirlendirmek ve değersiz hissettirmek için edilir. Küfür eden istediği tepkiyi alamazsa daha da hiddetlenir. Onunla kavga edin, öfkesine karşılık verin, içini soğutun ister. En dokunulmaz değer -kendince- namus olduğundan ve işin komiği, her defasında ilk önce yine ona sarıldığından, küfrü kabul ederseniz, ellerinde hiçbri şey kalmıyor. Hakaretin altı boş veya dolu olsun fark etmez, kabul etmek cahille sohbeti kesmekle eş değer. 

Kötü söz sahibine aittir derler. Bilin ki insanlar (özellikle narsistler) o sözleri aslında kendilerine söyler. O kadar değersiz hissederler ki, siz de öyle hissedin isterler. Bir noktada çoğu insanı istedikleri tepkiyi vermeyerek bile kendi silahı ile vurabilirsiniz -eğer bu bir silahsa-. Genelde tanıdığınız kişilere sinirle söylenenenler gerçektir. İyi yanından bakalım: öfke, kişilerin asıl yüzlerini gösterir. Kimin ne olduğunu fark etmek de -bazen acı da olsa- her zaman iyidir. İnsan bir eşya değildir, ucuzu olmaz. Kimsenin değerini de, bir diğeri ölçemez.