Bir kereden bir şey olmaz

İsyanım, neredeyse tüm yazıların kaynağıdır. Bazen isyanımla beraber öfkemi görüyor ve bana eşlik ediyorsunuz. Bazen de bu yazıda olduğu gibi, isyanıma hassas duygular eşlik ediyor. Öznesi olanı gücendirmeden, mümkün olduğunca yanlış anlaşılmadan kendimi anlatmak istiyorum. Yine de yanlış bile olsa, anlaşılacaksam, ben varım.   

İnsan güçlü gibi görünen zayıf bir canlı olduğundan kanması ve kandırılması kolaydır. Öğrenme alışkanlığa, alışkanlık da bağımlılığa rahatlıkla dönüşebilir. Öncelikle bağımlılığa genel anlamda bir bakalım. Bağımlılığın maddeye (tütün, alkol ve uyuşturucu) ve davranışa (teknoloji, kumar, alışveriş, seks, yemek, ilişki) yönelik çeşitli türleri var. Bağımlılık en geniş anlamda, özgür irade (en azından öyle bir şey varsa) ile karşı gelemediğimiz, kendimizi engelleyemediğimiz ve zarar verici şey olsun. Tekrar eden ve sürekliliği olan her şeye bağımlılık diyebilir miyiz? Elbette hayır. Bağımlılıktan bahsetmek için keyif alınan şeye çok sık maruz kalmaya gerek yoktur. Sıklık önem taşır ve tanı için sorulan sorulardan biridir fakat tek başına yeterli değildir.  

(Genel olarak bağımlı olunan her ne ise, yazının genelinde ''keyif verici'' olarak ifade edeceğim.)


Keyif aldığınız her ne varsa kendinize bu soruları sormanıza istiyorum:

Keyif verici(yi):

- Ne sıklıkla tüketiyorsunuz? Canınız tüketmek/yapmak istediğinde kendinize ne kadar hakim oluyor/olabiliyorsunuz? Kendinize engel olamadığınızda, bedensel ve davranışsal ne gibi değişimler meydana geliyor? Sonrasında davranış/kişilik değişikliği yaşıyor musunuz?

- Sadece tüketmek/yapmak istediğiniz zamanlarda görüştüğünüz, hayatınızın diğer alanlarında görüşmediğiniz; bu eyleme yönelik arkadaşlıklarınız var mı? 

- Hayatınızı keyif vericiye göre düzenliyor veya değiştiriyor musunuz? 

- Planlarınızda engel yarattı mı? Çevrenizden hiç tepki aldınız mı?

- Kullanmayan/yapmayan insanlarla ne kadar vakit geçiriyorsunuz? İnsanlardan izole olmanıza sebep oluyor mu?

- Size zarar verdiğini düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız hangi açıdan? 

- Bırakmayı düşündünüz veya denediniz mi? Bıraktıysanız bu ne kadar sürdü? Bir uzmana danıştınız mı? 

- Hangi durumlarda kullanmak/yapmak istiyorsunuz? Tetikleyicisi sizce ne olabilir?  

- Hangi düşünce veya davranışın üstünü örtüyor olabilir? Uzak kalmak istediğiniz hangi düşünce veya davranışa hizmet ediyor olabilir? 

Bu soruların profesyonel olmadığını ve cevapların bir sonuca varmadığını söylemeliyim. Sadece üstüne düşünmenizi ve kendinize sormanızı arzu ettiğim için soruyorum. Bu sorular bir tanı rehberi değildir. Doğru tanı için bağımlılık çalışan bir uzmana danışmanız gerekir. 


İnsanın davranış paterni genelde düzenli aralıklarla gerçekleştirdiği ve iyi bildiği şeyler üzerine şekillenir. Evinize giden iki yol olmasına rağmen hep aynı yoldan gitmeyi tercih ediyorsunuz gibi düşünebilirsiniz. Beyinde nörotransmitter yapıda kullanılan yolaklar vardır. Biz aynı şeyi, hep aynı şekilde yapma eğiliminde olduğumuz için hangi yolağı kullanıyorsak o güçleniyor, diğerleri zayıf kalıyor. Alışkanlıkları değiştirmenin zor olmasının sebeplerinden biri de bu. Sağ-lak olduğunuzu düşünelim. Sağ el ile dişlerinizi fırçalamak size oldukça kolay gelir. Bu işlemi düşünmeden, otomatik olarak yaparsınız. Peki aynısını sol elle yaptığınızda ne olur? İki elini kullanan insanlar dışında, eğer günlük hayatta sağ eli kullanıyorsanız, sol eli kullandığınız eylemler sizi biraz zorlayabilir. Alışkın olmadığınız için sol eli kullandığınızda elinize daha çok odaklanır, yaptığınız işe daha konsantre olursunuz çünkü bu sizin için otomatik bir işlem değildir ve beyninizin diğer bölgelerini uyarır. Beynin farklı bölgelerini uyarmak, demans (bunama) başta olmak üzere, beyin hastalıkları riskini azaltır. Bağımlılıklar ise bunun tam tersini yapar. Sağlıklı bir beyinde dolgun ve sıkı şekilde bir yapı varken, bağımlı beyin, yapısal olarak boşluklar taşır ve bazı bölgelerde dejenerasyon gözlemlenir. Uzun süren olumlu pekiştireçler ve terapi, beyinde sağlıklı yolakların oluşmasını sağlarken bağımlılıklar, beyinde bombe (boşluk) oluşturur ve beyni küçültür. 

İnsan, alışkanlıklar ve kolaya kaçma isteği ile öğrendiği şeyi, öğrendiği haliyle yapmak ister. Öğrenilen şeyin başlarında, ilk başta öğrendiğimiz yol ile pratik yapar, bu öğreni tam oturduğunda kendimize uygun daha kısa veya kolay bir yol buluruz. Alışkanlıklar düzenli bir rutin içerisinde hayata dahil olduğu için bunların bağımlılığa dönüşmesi zor değildir. Ödül mekanizması da devreye girdiği için beyin bu alışkanlığı her seferinde bir kez daha yapma eğilimindedir.  

Aklınıza bağımlı deyince eski Türk filmlerinde eroin bulamadığı için krize giren karakterler geliyor olabilir. Her bağımlılığın yoksunluğu kendini bu şekilde belli etmez. Keyif verici her ne ise, öncelikle zararına bakmak gerekir. Keyif verici, kişinin bedenine ve yaşantısına ne kadar zarar veriyor? Mevcut zarar bilindiği halde davranış devam ediyorsa, burada bağımlılıktan söz etmek mümkündür. Keyif vericinin zarar vermediği düşünülüyorsa durum daha ciddi. Sebepleri masumlaştırmak, dışsallaştırmak, rasyonelleştirmek; yani dış etkenlerle mantıksallaştırmak, bağımlılığı fark etmeye engeldir. Kişinin önce bunu anlaması, kabul etmesi ve bununla yüzleşmesi gerekir. ''Zararı sadece bana, kimseyi ilgilendirmez'' gibi bir düşünce de olabilir. Bağımlılık sadece kişinin çevresine/ailesine zarar vermek zorunda değildir. Kaldı ki bu durumda direkt olmasa bile dolaylı şekilde, bağımlı olan kişi haricinde birilerini etkiliyordur. Kişilerin bilerek, isteyerek kendine zarar verici davranışa devam etmesi, acil müdahale gerektiren bir durumdur. 

En sık reddedildiğini gördüğüm bağımlılık, ilişki bağımlılığı ve esrar sanırım. İlişki bağımlılığın temelinde birçok şey yatsa da genellikle güvensiz bağlanma vardır. Klinik psikolojide sevilen ve yaygın çalışılan bir konudur. Kısa sürede olumlu sonuç alınabilir. Esrar kullanan kişiler ise, esrarı uyuşturucudan saymasalar da, ne yazık ki o da bir uyuşturucu çeşididir. Kimyasal olmadığı için masumlaştırılıyor fakat etken maddesi THC ile beyin ve bedene oldukça zarar veriyor. Şimdi burada zararlarını tek tek saymak istemiyorum fakat katatonik şizofreni riskini %520 arttırması ve kısa-uzun süreli belleğe hasar vermesi bile başlı başına zarar zaten. Ayrıca esrar çoğu durumda diğer uyuşturuculara bir geçiş niteliğindedir. Uyuşturucu kullananlar genelde esrarla başlar veya diğer uyuşturucuların arasında esrar içerler. Bir kereden bir şey olur mu? Evet, kesinlikle bir kereden bir şey olur!  

Bağımlılığı fark etmek, itiraf etmek, bununla yüzleşmek zor bir süreçtir. Bağımlı olan kişi bu durumu dışarıya pek belli etmek istemez ve hayatını buna uygun şekilde düzenler. Bağımlılık, mutluluğa veya paraya bağlı değildir. Bazı insanlar bağımlılığa genetik açıdan meyilli doğar. Bazılarının da aile öyküsünde bağımlı olan biri vardır ve davranış öğrenmesiyle kişi, istemli-istemsiz şekilde aynı yöne doğru ilerler. Bağımlı olan, keyif vericiye ulaşmak için birçok tehlikeli durumu kabul edebilir veya tehlikeleri önemsizleştirebilir. Tüm bağımlılıklar bir şeye hizmet eder. Bunu fark etmek oldukça önemli. İçeride bir yerde, bağımlılığın türü ne olursa olsun, bağımlılık bir duruma hizmet eder. Öylesine bir bağımlılık yoktur. Kişinin kendine söylemediği/söyleyemediği ve gerçekliğinden kaçtığı bir şeyler vardır. Bağımlılıklar bunların üstünü örter ve kişiyi geçici olarak rahatlatır. Keyif verici nesne veya davranış, bir şekilde hayatla baş edebilme mekanizmasıdır. Kişinin fark ettiği/edemediği ne varsa, ondan uzaklaştırır. Düşünmesini, sorgulamasını en önemlisi de yüzleşmesini geciktirir. Düşüncelerle baş başa kalmayı engeller. İronidir ki, bağımlılıklar insanı korur fakat oldukça sağlıksız ve geçici bir kaçış şeklidir. 

Stres, bağımlılığı arttıran bir etkendir. Bırakılmış bir bağımlılık, stres veya önemli bir dönüm noktası ile geri gelebilir. Bu sizi yıldırmasın! Kişi, terapi ve gerekiyorsa ilaç yardımıyla onu bağımlılığa yönlendiren şeyi bulabilir ve üstesinden gelebilir. Farklı bir hayat tarzı ile bu mümkündür. Elbette her davranış değişikliği gibi; bağımlılığı sonlandırmak ve sağlıklı olmak bir süreç gerektirir. Gerçekler, özellikle kaçtıklarımız, muhtemelen acı verecek fakat sonrasında rahatlama sağlayacak ve hayattan zarar vericiler ile değil, olduğu gibi keyif almayı sağlayacaktır.

Masum gelen ne varsa; sevgili, abur-cubur, sigara, hepsi doğru sorular perspektifinde bağımlılıktır. Kamu spotu gibi olsun istemiyorum ama yüzleşmek ve destek almak sizin elinizde. Evet yaşam stresli, evet zor şeyler yaşadık, yaşıyoruz, hatta yaşayacağız. Dünya pembe değil. Keyif alınan bir şeyi bırakmak da kolay da olmayabilir fakat yaşam çok kısa. Ölüme hızla koşmak için daha da kısa. Sabahları kalkınca sebzeli smoothie için, her gün mutlaka 100 şınav çekin de demiyorum fakat kendinizi bu şekilde cezalandırmayın. İnsanın en büyük acımasızlığı kendine. Bunu yapmayın. Önemli olan, kendinize zarar vermeden bir şeyleri sevebilmek.

Önce kendinizi, kendinize zarar vermeden sevin.