Birini tanımadan sevmek

Sanırım beni bıraksalar şu aşk ve sevgi hakkında hiç durmadan konuşabilirim. Aldığım eğitimler (her ne kadar kendi hayatımda uygulayamasam da) genelde iletişim hakkındaydı ve romantik bir serseri olduğum için bu konularda konuşmayı seviyorum. ''Aşkın kendisine aşık olmak'' diye bişey var. Bu alemde bi Yıldız Tilbe, bi Sezen Aksu bi de ben işte... 

İnsanları tanımanın mümkün olmadığına dair düşüncelerimden daha önce bahsetmiştim. Soru sorarak birini tanımıyor, sadece onun hakkında öğrendiklerimiz ile o zaman diliminde, kişinin nasıl olduğuna dair fikir ediniyoruz demiştim. Ezkaza birini sevdik diyelim. Sevdiğimizi yeterince tanıyor muyuz? Yani cidden ''kim bu gözlerindeki yabancı?''

Bazıları sevgi için zaman geçmesi gerektiğini, birini sevmenin ancak bu şekilde mümkün olabileceğini savunuyorlar. Bir bakıma mantıklı. Biriyle tanıştınız diyelim. Zaman geçtikçe insanın huyunu-suyunu öğrenebiliyorsun. Kimdir, neleri sever, uyurken-içerken-tatildeyken nasıl biri, kalbini ne kadar açıyor, acıları ve korkuları neler?.. Hepsini zamanla öğrenirken bir örümceğin ağlarını ördüğü gibi, kalbimize ince ince işleniyor bunlar ve hoşlantı, sevgiye dönüşüyor. Tabii bu dönüşüm bir Pokemonun evrim geçirmesi gibi olmuyor. Oldukça soyut ve ruhani şeyler olduğu için kimi, ne zaman sevdik pek fark edemiyoruz; bir bakmışız, sevmişiz. Eğer sevginin zamanla oluştuğunu düşünüyorsanız, ''ilk görüşte aşk'' için ne diyebilirsiniz? Muhtemelen inanmıyorsunuzdur. İnsanlar aşkın kendisine bile inanmıyor, kaldı ki ilk görüşte aşk çoğu kişiye masal geliyor. Düşünün biraz: biri hakkında zerre fikriniz yok. Adını bile bilmiyorsunuz fakat o saniye ona aşık oluyorsunuz. Hem korkutucu, hem büyüleyici! Bu fikirle yola çıkarsak, birine bişey hissetmek için onu tanımak gerekmez. 

Sevgi, aşka göre daha olgun ve demlenmiş bir duygu olduğundan ''birini sevmek için onu tanımak gerekir mi?'' diye soracağım. İnsan dediğinin gönlü, marshmallow'dandır: isterse her şeyi, herkesi sevebilir. Eğer sevme yetisine sahipse ve kendini sevgiye kapatmamışsa bir kuşu, kelebeği, bir taşı sevmekte sıkıntı çekmez. Bu kısım oldukça önemli. Sevgiye açıksanız ona kucak açabilirsiniz, yoksa önce sevmeyi-sevilmeyi öğrenmeniz/bilmeniz gerekir. Sevgiyi bilmeyen ya da inanmayana, ne desek boş. Aşk, önünde durup ona bağırsa da, o kişiyi sağır ve körse, hiçbir şey ona ikna edici gelmeyecektir. Aşk, trafik kazası gibi bişey: bir anda gelir ve bam! Aşık olursunuz. Sevgi öyle değil. Her nasılsa, insan sevgiyi engelleyebiliyor. Gelişini fark ediyor ve korkuları ya da kırgınları yüzünden sevmeye izin vermeyebiliyor. 

Peki, birini tanımadan veya onu çok az tanırken sevmek mümkün mü? Tüm duygular kişinin içinden gelir. Yani bişey hissetmek için herhangi bir anda, herhangi bir uyaran veya tetikleyici bir şey yeterlidir. Nefretim de içimden, üzüntüm de. Haliyle sevgim de öyle. Beğeni ve dikkat kesilmekle başlıyor her şey. Karşıdaki kişi yakışıklı/güzel olabilir ve bu bizi etkileyebilir. Estetik bir objeyi görüp beğenmek gibidir; hayran hayran güzelliği izleriz. Veya yeni girdiğimiz ortamda öyle bir konuşmasına denk geliriz ki, bu bizi etkiler. Yanına gidip sohbet ettikçe kişinin ruhunu anlamaya başlarız. Ses tonu ve anlatıları zihnimizde bir yere oturur. Bu durumda tanıştıktan sonra biraz zaman geçmiş olur fakat bu sevgi için yeterli midir? Yetmiyor ise, içimizdeki o coşkun duyguların sebebi nedir? Hiç tanımıyor değiliz fakat çok zaman da geçmemiş. Yine de durup dururken kendimizi onu düşünürken buluyor, aptal aptal gülüyor, hayat daha da güzel geliyor, hep onu görmek istiyorsak bu sadece ''hoşlantı'' mıdır? Bu duyguların ayrımını kim yapacak? Duygu polisi yok ki: ''Bekle bir bakayım. Hmm sen aşıksın. Sana bakayım. Yok sen sadece hoşlanıyorsun. Bekleme yapma, hadi devam et'' desin. 

Eğer hissediyorsak, içimizdeki duyguları istediğimiz gibi adlandırabiliriz. Birini hiç tanımasak da, az tanısak da o arada bir yerde hislerimiz hoşlantıdan sevgiye dönüşmüş olabilir. Herhangi bir duyguyu hissetmek için bir sebebe veya zamana ihtiyaç yok. İçimizden gelir ve hissederiz. Mantıklı bir hareket olmayabilir orası ayrı konu. Sevgi zamanla demlendiği için, hissedilen duygu geçici olabilir. Heyecana kapılıp yanılıyor da olabiliriz. Fakat bizde beyan esastır. Öyle hissettiğinizi söylüyorsanız, öyledir. Kimse karışamaz. Kimsenin, hiçbir şeye karışmaması da lazım ama neyse. Yani sen elmayı seviyorsun. Sevmişsin bir kere. O sevse ne, sevmese ne? Sen içinden geldiği için sevdin. Elma da seni severse süper olur ama sevmese de sorun değil. Sevgi tek taraflı eylem olarak da yaşanır. Yeter ki zarar vermeden sevmesini bilin.