Bilmek ve anlamak arasındaki fark

Gün içerisinde ve yaşamımız boyunca, sürekli bir şeyleri anladığımızı ve bildiğimizi söylüyoruz. Ciddi ciddi soruyor olsam, kaç kişi anlayabildiğini ve bildiğini kabul ederdi?

Türk kültüründe ''bilmiyorum'' demek en az ''özür dilerim, seni seviyorum, sen yanlış anlamadın ben yanlış ifade ettim'' cümleleri kadar zor söylenir. Bilmemenin ayıp olmadığına dair bir atasözü olsa da, öğrenmemeye karşı dirençli bir yapımız var. Yani hem bilinmeyeni saklıyor, biliyormuş gibi ifade ediyor hem de doğrusunu öğrenmek istemiyoruz. Böyle bir kör cahillik bilgi düzleminde geriye taşıyor bizi haliyle. Anlamak ise, zihinde o olguya varabilmeyi ifade eder. ''Kafamda oturdu, demek istediğin bende bir şeyler canlandırdı, dediğin şeyi biliyorum.'' demek gibi bişeydir aslında. Yani anlamak, bilmeyi de kapsar.

anlamak > bilmek

Anladığımızda ve bildiğimizde, o ifadeyi/duyguyu/anlamı/kişiyi (ki ben bunların hepsini her defasında tekrarlamamak için olgu demeyi tercih ediyorum) kabul etmiş veya onaylamış sayılmayız. Ben bir şeyi biliyor veya anlıyorumdur fakat bunlara onay verdiğim, beğendiğim, ilkelerini takip ettiğim anlamına gelmez. Bilmek, öğrenmek temelinden de gelir. Önce o ''şeyi'' öğreniriz, sonra bilmiş kabul ederiz kendimizi. Peki ''bilmek'' bu kadar kolay mı?


değerlendirme
sentez
analiz
uygulama
kavrama
bilgi
(Bloom taksonomisi)

Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, bilgi size geliyor. Siz bu şekilde aşağıdan yukarı onu anlamlandırdıkça ve en sonunda bu bilgiyi rahatlıkla günlük hayatta kullanıyor, rahatlıkla hafızanızdan çağırıyor ve onunla bişeyler ortaya koyabiliyorsanız, o bilgiyi biliyorsunuz anlamına gelir. Yani sadece ''aha bu elmadır ha'' derseniz pek biliyor sayılmıyorsunuz.
Bilmek sadece ''x, y'dir'' gibi basit de olabilir. Biliyor olmak, üstte belirttiğim piramitte alt basamaklarda ise çok fazla eylem gerektirmez. Daha somut ve güncel bir örnek vereyim. Ergenlere bişeyler söylersiniz ve genelde ''biliyorum, farkındayım'' gibi bir cevap alırsınız. Evet ona sorsanız her şeyi bildiğini söyleyecektir. Ona öğüt ve boş laf gelen sözleri, eyleme dökmüyor sadece bildiğini beyan ediyor. Peki bu ''her şeyi'' bilen ve hayatına uygulamayan ergen, gerçekten ona dediklerimizi biliyor mu? (cevap hayır da kalplerini kırmayalım)

Anlamak ise daha derin anlamlar taşır. Bildiğiniz olguyu, sindirmiş ve akıl süzgecinden geçirmiş, analiz etmiş ve anlamak gibi bilişsel bir süreçte son aşamaya geçmişsinizdir. Arada film veya dizilerde geçer ''sen bana şöyle şöyle demiştin, bildiğimi sanmıştım, ama şimdi ne demek istediğini anlıyorum'' diye. Genelde anladığımızda başımızdan bir deneyim geçmiş olur. Yaşayarak öğrendiğimiz şeyler daha iyi anlamamızı, o konuda empati yapmamızı sağlar. İnsan olarak cahil ve ikiyüzlü olduğumuzdan anladığımızı söylemeyi seviyoruz. Başımıza gelene dek, daha önce anladığımızı sandığımızı görürüz. Bundan kaçmanın da pek yolu yok sanırım. Üstün güçlerimiz olmadığından, yaşadığımız kadarını anlamlandırıyoruz. Bazen de ''bunu anladığımı sanmıyorum'' diyebiliyoruz. Bazı olgular deneyimlenmeden tanımlanmıyor zihinde. 
Ayrıca, karşı tarafa empati yaptığımızı belirtmek için de onları anladığımızı söylüyoruz. ''Acını paylaşıyorum, mutluluğunu görüyorum, tamam daha fazla detay verme o iş bende, anlaşıldığını hisset'' demenin bir yolu işte. Gelelim işin heyecanlı kısmına: birinin zihninde oluşan ''şeyi'' gerçekten ama gerçekten anlayabilmek mümkün mü? Bence cevap kesinlikle hayır fakat o başka bir yazının konusu. Biriyle birebir aynı şeyi yaşasanız bile onu anladığınızı söyleyebilir misiniz? İki kişi elmadan bahsederken bile 3. bir ortak elma vardır ve siz onun üzerinden konuşursunuz der Lacan. Algı koskoca bir yanılsama iken, anlamları anlayabilmek nasıl mümkün olabilir? 

O yüzden kalkıp biri beylik lafı gibi ''anlıyorum'' dediğinde ona inanmıyorum. Ama gayret var, anlamak isteyen insanlar da iyi ki var. Çabalar takdir edilmeli şu kısa hayatımızda. En azından seyrek de olsa anlam katmaya, anlamlandırmaya, anlamaya, anlamı tartışmaya çalışan insanlar oluyor. Bu da yalnız olmadığımızı ve desteklendiğimizi hissettiriyor. Sosyal destek, beyin ve yaşam için fazlasıyla önemli. Anlaşıldığımızı hissettiğimiz zaman ise, birçok kaba ve hırçın duygumuz sönüyor. Daha uysal ve sakin oluyoruz değil mi?

Bunlar ilginizi çekerse bilgi felsefesi, zihin felsefesi, bilgi sosyolojisi konularında okumalar yapabilirsiniz. Yine sevdiğim bir söz ile bitirmek isterim. 



"Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
/Ziya Paşa